ANLAT, DİNLE…
- Alper Apaydın
- 14 Şub
- 1 dakikada okunur
Sana ‘sus’ derler, aklından geçenleri söyleme. Aklından geçenleri olduğu gibi söylersen yanlış anlarlar seni. Ya da anlamazlar.
Anlaşılmak nedir ki? Kim bir diğerini katkısız ve kesintisiz anladı ki bugüne kadar? Dinleyen kulaklar mı, zihnim mi? Kulaklar duyduğunu birikimlerle buluşturuyor ve edinilmiş bakış açısını üstüne koyuyor. Tost makinasında ekmekle eriyen peynirin buluşması gibi ısınıyor duyulanlar. Tost yapıldığında artık ne ekmek ekmek gibi ne de peynir peynir gibiyse o peynirli bir tost ise, anlattığımı dinleyen benim anlattığımı kendindekilerle birleştirip anlayış tostu yapıyorsa, birinin diğerini anlatılan netlikte anlamaması kadar doğal bir şey yok.
O zaman susmak anlamsız. Ama dediğimi benim demek istediğim gibi anlasınlar diye beklemekte anlamsız. Sen konuş, diğerleri dinlesin, onlar konuşsun, sen dinle. İfade et, ifade edilmesine izin ver. İlişkilerdeki en önemli sorun iletişimsizlik diyorlar, sonra da sus diyorlar, söylesen de anlamazlar diyorlar ve hiç susmadan konuşup yorum yapıyorlar.
Anlat, ifade et, konuş, dinle, dinle, dinle.