KADIN OLMAK
- Alper Apaydın
- 13 Şub
- 1 dakikada okunur
Kendimizi savunma ihtiyacı duymadığımız, fark edilmek için fazladan emek harcamadığımız, eşlerimize, hayatlarımızdaki erkeklere; senin rakibin değilim/seni yenmeye de gelmedim, “kendi yolculuğumda ilerliyorum sadece” diye ispat etmeye ihtiyaç duymayacağımız, “sana hizmet etmek, memnun etmek için eğitilmedim” demek zorunda kalmayacağımız, “ama siz de dişiliğinizi kullanıyorsunuz yani” denildiğinde, kısa etek giymenin dişilikle bir davet olmadığını savunmak zorunda kalmadığımız, erkek dünyasında hakkımızı alabilmek için erkekleşmeden, kadın olarak işimizi icra edebildiğimiz, bacağımızın, göğüs çatalımızın bizle konuşurken bakıldığında; acaba sesim oradan mı geliyor, ya da gözlerim mi oraya geçti diye şaşırmayacağımız, biz erkeklerle konuşurken nasıl yüzünüze bakıyorsak, bizle konuşmanın da öyle olması gerektiğini hatırlatmak zorunda olmadığımız, iş hayatında hakkımız olanı almanın sadece hakkımız olduğunu, karşılığında ödenecek bir bedele borçlu olmadığımız, dişil-eril, erkek-kadın, LGBT olma ayrımının “hak” üzerinde farkı olmadığını vs. Söyleyecek çok şey var, aklıma gelenlerden ufak bir derleme yaptım. Eşit olduğumuzu söylemek zorunda kalmayalım. Zaten öyle olduğunu, doğalında bilelim ve içselleştirelim. Bizlere dayatılan haliyle bizlerin bile bilinçaltımıza yerleşenlerin silindiği, değiştiği dünyada birlikte, el ele, omuz omuza, dayanışma içinde güzelliklere.

