SEVEREK EVET DEDİLER
- Alper Apaydın
- 14 Şub
- 1 dakikada okunur
Mevsim geldi. Deniz, güneş, umut, hayaller, gerçekler. Yıllardır bitmeyen hikâye. Ben bardağın hep dolu tarafını görürüm. Ay o hep boş tarafı görenlerden. Hımmm. Demek ki ikinizden bir adam eder. Zira sorunun cevabı bardağın dolu tarafı da var, boş tarafı da. Bir de suyu içinde tutan bardak var. Bir de suyu doldurup boşaltan insan. Kısacası hikâyede başka kahramanlar da var. Dikkatli bakınca göreceğin. Her birine ne anlam yüklersen, sence o hikâye öyle şekilleniyor işte. Taktın dolu tarafa bakacağım diye. Dostum; hayatta her şey var. Yani bazen mutlulukla dolusun, güvenin boş, bazen itibarla dolusun, samimiyetin boş. Hepsi sensin, hepsi benim işte. Her halimle. Her sabah dünya ne kadar da harika bir yer diye uyanmıyorum, ama yaşamaya değecek bir sebebi ben yaratıyorum. Çünkü bugün de bana bir hediye. Aranızdan bir kişi bana yarın yaşıyor olacağımın %100 garantisini sağlayabiliyor mu? Cevap, “hayır” ise şu anımın tadını çıkarıp çıkarmamak benim seçimim işte. Hayatlar bitiyor a dostlar. Sonsuz hayatımız da olsaydı, şu anın bir tekrarı yok. Bu yılın, bu yaşımın bir tekrarı yok. Anne babamı, akrabalarımı, dünyaya geleceğim coğrafyamı bana sormadılar. Ya da sordularsa da orada bana güzel görünmüş olmalı? Kısaca olanla ve kendinle savaşmak yerine, sevişmeyi seç. Eskiden annemlerin zamanında kullanılan bir tanım vardı. Sevişerek evlendiler. Bizim bildiğimiz manada sevişmek değildi o. Severek “evet” dediler, sevmeyi seçtiler gibi bir anlamı vardı. O zaman kendinle seviş. Kendine ve olan bitene “evet” de ki, sürpriz yumurtadaki hediye can bulsun.

